Giresunspor küme düştü. Hadi yine geçmiş olsun.
Ama şunu baştan söyleyelim: Bu bir sürpriz değil. Şaşıran varsa, ya futbola uzun süre ara verdi ya da kendi kendini kandırmayı çok seviyor.
Yıllardır göz göre göre gelen bir çöküştü bu. Sahada oynanan futbol, yönetimde sergilenen çaresizlik ve tribünlerdeki sessizlik birleşti; Giresunspor 3. Lig’in yolunu tuttu. Bir zamanlar Süper Lig’in heyecanını yaşatan bu şehir, şimdi yine en dibe dönüyor. Çünkü biz hep sonunu bilerek izledik bu filmi. Her yıl aynı senaryo, sadece oyuncular değişiyor.
Evet, mevcut yönetimi eleştirmek kolay. Ama biraz dürüst olalım: Ellerinde ne vardı ki? Ne para, ne kadro, ne zaman… Emin Eltuğral ve arkadaşları, devraldıkları kulübün “harabe” olduğunu daha ilk günden biliyordu. Transfer yasağı, kapanmış gelir kapıları, ve ödenmesi gereken milyonlarca liralık borç. Bu şartlarda bir sezona başlamak, aslında baştan “tutunabildiğin kadar tutun” mesajıydı.
Sahada altyapıdan çıkan gençler… Kimisi ilk kez profesyonel maçta oynuyor, kimisi ayakkabı bağcığını bile doğru dürüst bağlamayı yeni öğreniyor. Ama yüreklilerdi. Belki skor tabelasına etki edemediler, ama utanacakları hiçbir şey yapmadılar. Asıl utanması gerekenler, yıllarca kulübü “bizden olsun da nasıl olursa olsun” mantığıyla yönetenler. Bugün ortada yoklar. Ne sosyal medyada, ne statta, ne de basın açıklamalarında.
Taraftar hâlâ orada. Küskün ama terk etmiyor. Çünkü bu şehir, Giresunspor’suz yapamaz. Belki o yeşil forma artık 2. Lig’de değil, ama gönüllerdeki yeri hâlâ zirvede. İşte bu yüzden hâlâ umut var. Ama umut da sonsuz değil. Yarın yine aynı hatalar yapılırsa, bu kez düşen sadece takım olmaz; şehir de boşluğa yuvarlanır.
Yapılması gereken belli: Borç yükünden arınmış, gençlere şans veren, şeffaf ve liyakatli bir yapı. Yani “yeniden başlamak.” Ama bu kez doğru yerden. Şovla, sloganla değil; planla, sabırla ve inatla.
Belki zor olacak, belki uzun sürecek ama başka çare yok. Çünkü biz bu filmi bir kez daha izlersek, sonu sadece hüzün değil; umutsuzluk olur. Ve bir futbol kulübü için en tehlikelisi düşmek değil, unutulmaktır.